- Pazartesi - Cuma : 09.00 - 18.30
- Pazartesi - Cuma 09.00-18.30
İçindekiler
ToggleDoktor Hatası (Tıbbi Malpraktis) Nedir?
Malpraktis, latince “male(kötü)” ve “praxis(uygulama)” kelimelerinin türemesi sonucu ortaya çıkan bir tabirdir; Bu sebeple terimi dilimize “kötü uygulama” şeklinde çevirmemiz yanlış olmaz. Malpraktis, her türlü meslekte gündeme gelebilir. Konumuzla bağlantılı Tıbbi Malpraktis ise Dünya Tabipleri Birliği ve Avrupa Hekimler Daimi Komitesine göre “Hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması veya hastaya doğru tedavi vermemesi ile oluşan zarar” olarak tanımlanmaktadır. Bu tür hekim hataları, sağlık çalışanlarının mesleki standartlara uygun hareket etmemesi, yanlış tedavi yöntemleri uygulamaları gibi sebeplerden kaynaklanabileceği gibi teknik ve çevresel faktörlerden de kaynaklanabilmektedir. Tıpkı dünyada olduğu gibi ülkemizde de son dönemde yapılan yasal değişiklikler ile tıbbi malpraktis kavramı birçok tartışmaya konu olmaktadır ve bu hususta vatandaşların, hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının konu hakkında bilgilendirilmesi oldukça önem arz etmektedir.
Ülkemizde en çok sırasıyla; Acil Tıp, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Genel Cerrahi, Fizik tedavi alanları nezdinde malpraktis davaları görülmektedir. Bununla birlikte uygulamada daha çok hekimler hakkında olsa da duruma göre hemşire ve ebe gibi diğer sağlık çalışanları aleyhinde de dava ve soruşturmalar yürütüldüğünü gözlemlemekteyiz.
Doktor Hatası (Tıbbi Malpraktis) Hangi Durumlarda Gerçekleşir?
Bu hususu dört ana başlıkta incelemekte fayda görüyoruz;
Tanı Hataları :
Hastalığın teşhisi sırasında yanlış veya geçersiz tekniklerin uygulanması, tanının gecikmesi, tanının yanlış yorumlanması gibi sebeplerden kaynaklanan hatalardır. Ebe veya hemşirelerin de doktor tarafından gelen talimatı yanlış uygulaması malpraktis kapsamındadır.
Tedavi Hataları :
Tedavi hataları, tedavi uygulamasında bir hata sebebiyle olabileceği gibi uygulanan tekniklerde ve dozajlarda hata ile, cerrahi girişim tekniğinin doğru belirlenmemesi, derhal uygulanması gereken tedavinin geciktirilmesi gibi sebeplerden kaynaklanabilmektedir. Sağlık hizmetleri kapsamında doğru teşhis ve tanı tespit edilse dahi, uygulamada hata yapılması malpraktise yol açacaktır. Uygulamada en çok karşılaştığımız durumlardan biri yanlış ilaç veya dozaj kullanımına ilişkindir. Hastaya yanlış ilaç verilmesi veya doğru ilacın yanlış dozda uygulanması sık görülen bir tıbbi hata olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir diğer önemli durum ise yanlış seçilen veya uygulanan cerrahi müdahale olmaktadır. Hastaya sunulan sağlık hizmetinde yanlış operasyon belirlenmesi veya doğru belirlenen operasyon sırasında hatalı işlemler gerçekleştirilerek hastaya zarar verilmesi yaygın malpraktis örneklerinden biridir.
Koruyucu Tedavi Hataları :
Koruyucu tedavi hataları, esasında hekimin tedavi öncesi ve sonrasındaki yükümlülüklerine ilişkindir. Sağlık hizmeti sunumu tedavi öncesi hastanın aydınlatılması ve onamının alınmasından tedavi sonrası bakım ve kontrollere kadar devam eder. Şayet mümkünse hekim, hastalığı daha ortaya çıkmadan önlemek hususunda gerekli özeni göstermelidir. Bununla birlikte tedavi gerçekleştikten sonra ise hastalığın ilerlemesine veya yeniden ortaya çıkmasına engel olacak tedbirler almakla yükümlüdür.
Bu hatalar genel olarak hastanın yetersiz izlemi, tedavi ve hastalık takibinin yanlış ve/veya eksik yapılması, gecikmiş veya eksik profilaksi ( hastalık meydana gelmeden önlenmesi) sebeplerine ilişkindir.
Sair Hatalar :
Diğer hatalar, yukarıda açıkladığımız nedenler arasında olmayan fakat tıbbi malpraktis için önemli sayılabilecek hususlara ilişkindir. Bu tarz hatalar hem hekim hem de hekim dışında diğer sağlık çalışanlarının eylemlerinden kaynaklanabilmektedir. Genel olarak dokümantasyon sebepli hasta kayıtlarının eksik veya yanlış tutulmasının doğurmuş olduğu zararlar, iletişim eksiklikleri sebepli sağlık çalışanları arasında iletişim sorunları(konsültasyon) nedeniyle ortaya çıkan zararlar ve tıbbi ekipman hataları gibi yanlış ekipman kullanımı gibi durumlarda ortaya çıkan zararlar bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Doktor Hatası Kaynaklı Tazminat Davası Nasıl Açılır?
Giriş
Hekim hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Sağlık hizmetinin verilmesinde tıbbı gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakımı özenle yapma görevi hekime ait olup, hastanın uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda bilgi edinme hakkı bulunmaktadır. Hekim hastanın bilgi alma hakkı kapsamında onu aydınlatmalıdır. Doktor hatası kaynaklı tazminat davası, yukarıda açıkladığımız nedenlerden zarar gören ve bu zararı ispat edebilen hastaların, zararların tazmini maksadıyla hekim veya zarara sebep olan kişiler aleyhinde tercih edebileceği hukuki bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu davalar oldukça teknik detaylar içerdiğinden her bir hususun ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir.
Bu hususta belirtmeliyiz ki, hekimler ve diğer sağlık çalışanları gerçekleştirdikleri hatalı tıbbi işlemler nedeniyle hasta ve yakınlarına, adli ve idari birimlere karşı sorumludurlar. Dolayısıyla hekimlerin sorumluluğu hem idari hem hukuki hem de cezai boyutta irdenelecektir. Biz bu yazımızda hekimlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin, tazminat davalarını ve şartlarını incelemekteyiz.
Komplikasyon Nedir? Tıbbi Malpraktis İle Komplikasyon Farkları Nelerdir?
Bu ayrım hekimin hukuki sorumluluğunun belirlenmesinde oldukça önem arz etmektedir. Komplikasyon, hekimin sağlık hizmeti sunarken özen ve dikkat yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen ortaya çıkan istenmeyen sonuçlara denilmektedir. Örneğin tüm sterilizasyon ilkelerine uyulmasına rağmen cerrahi işlem sonrasında hastada enfeksiyon gelişmesi bir komplikasyondur. Burada hekim özen yükümlülüğünü yerine getirmişse de istenmeyen bir sonuç ortaya çıkmıştır. Aynı sonucu ele aldığımızda ve hekimin gerekli antibiyotik tedavisini uygulamadığını düşündüğümüzde ise tıbbi malpraktis gündeme gelecektir. Kısaca özetleyecek olursak;
-
- Komplikasyon, gerekli özen yükümlülüğü yerine getirilse dahi öngörülebilen ve yine de önlenemeyen yani istenmeyen sonuçlardır. Bununla birlikte hasta komplikasyonlar konusunda aydınlatılmış ve hukuka uygun rızasının alınmış olması gerekir. Rızanın geçerliliği bakımından kişinin öncelikle neye rıza gösterdiğini bilmesi gerekir ki bu da ancak hastanın somut olaya uygun yeterli bilgilendirme ile diğer bir ifadeyle aydınlatılması ile mümkün olabilir. Buradan hareketle doktor ile hastası arasındaki ilişkinin güvene dayalı bir ilişki olduğu da gözetildiğinde doktorun hastaya bilgi sunma, bilgiyi anlaşılır kılma ve birlikte en doğru karara varacak şekilde süreci yönetme yükümlülüğü olduğu vurgulanmalıdır. Bu bağlamda hasta veya temsilcisinin (veli-vasi) somut olaya uygun şekilde bilgilendirilerek rızalarının alındığını ispat yükümlülüğünün de hastane ve doktorda olduğu söylenebilir. (Sultan Bulut vd. AY. B. No: 2017/37430 E., 20/10/2021 t.)
-
- Malpraktis ise sağlık hizmeti sunulurken hata, ihmal veya beceri eksikliği nedeniyle hastaya yanlış bir tedavi uygulanması sonucu ortaya çıkan zararlara denilmektedir.
Komplikasyon, tıbbın kabul ettiği risk içinde olup bu durumda hekimin kusurundan söz edilemeyecektir. Bu da hekimin hukuki sorumluluğunu azaltan veya tamamen ortadan kaldıran bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu husus uygulamada davaların seyri açısından belirleyici olmaktadır. Son olarak hukuken kaza veya tesadüf olarak ifade ettiğimiz bir durum vardır ki, burada da gerçekleşen durum hem ön görülemez hem de önlenemez niteliktedir. Bu durumda da zarardan hekimin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Doktor Hatası Sebebiyle Hangi Tazminatlar Alınabilir?
Doktor hatası kaynaklı tazminat davalarında başlıca talep edilebilecek tazminatlar maddi ve manevi tazminatlardır. Maddi zararlara ilişkin;
-
- Hata sebebiyle ölüm meydana gelmişse; cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ve çalışma gücünün kaybından kaynaklı zararlar, ölenin desteğinden mahrum kalan kişilerin bu sebeple uğramış olduğu zararlar talep edilebilecektir.
-
- Ölüm dışında Bedensel zararlarda; Tedavi Giderleri, Olası kazanç kaybı, Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar, Efor kaybından doğan zararlar talep edilebilmektedir.
-
- Manevi tazminat yönünden ise Borçlar Kanunu ilgili maddesinde “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” denilmektedir. Bu durumda bedensel zarar gören kimseye uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilecek iken ölen kimsenin yakınlarına ise ayrı ayrı olmak üzere manevi tazminata hükmedilecektir.
Doktor Hatası Kaynaklı Tazminat Davası Hangi Mahkemede Açılır?
Doktor hatası kaynaklı tazminat davalarında öncelikle hasta ile hekim arasındaki ilişkinin ve dayandığı sorumluluk türünün niteliğini belirlemek gerekecektir. Hekimin kusuru haksız fiile dayanabilecek veyahut eser sözleşmesi, vekalet sözleşmesi kapsamında değerlendirilebilecektir. Bunların dışında duruma göre vekaletsiz iş görme hükümleri de gündeme gelebilecektir; Devamında ise Kamu hastanelerinin sorumluluğu hizmet kusuru çerçevesinde, özel kuruluşların sorumluluğu ise “hasta/hastaneye kabul sözleşmesi” çerçevesinde irdelenecektir. Bu irdelemeye göre yetkili mahkeme belirlenecektir. Daha anlaşılır olmak gerekirse;
Haksız Fiil Nedeniyle Açılacak Tazminat Davaları :
-
- Haksız Fiil, hukuka aykırı bir şekilde zarar meydana getiren eylemdir. Doktor ile hasta arasında sözleşmesel bir ilişkinin bulunmadığı durumlarda haksız fiil sorumluluğuna gidilecektir. Örneğin bir özel hastanenin aciline başvurduğunuzda ve size müdahale yapılmadan oradan geri çevrildiğinizde, hastane ile henüz herhangi bir sözleşmesel ilişki kurmamış olursunuz; Burada meydana gelebilecek bir zararda haksız fiile dayanan bir tazminat istemi gündeme gelecektir. Bu isteme konu dava da zararın meydana geldiği yerdeki genel yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülecektir.
Eser Sözleşmesine Dayanan Tazminat Davaları :
-
- Hekimin tedavi veyahut operasyon sonrası hastaya belirli bir sonucu (eser) taahhüt ettiği durumlarda söz konusu olur. Estetik cerrahi, protez takılması, lazer epilasyonu gibi sonuç odaklı tıbbi müdahaleler bu kapsamdadır. Ayrıca diş hekimlerinin rutin tedavi harici kaplama, protez, köprü, implant yapımı gibi edimleri üstlenmesi de eser sözleşmesi olarak nitelendirilmektedir. Eser sözleşmesine dayanılarak açılacak tazminat davalarında görevli mahkeme sözleşmenin yapıldığı veyahut davacının ikamet adresindeki Tüketici Mahkemesidir. 28.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kanun maddesi ile birlikte tüketici mahkemelerinde açılacak davalarda arabuluculuğa başvurma dava şartı haline gelmiştir.
Vekalet sözleşmesine Dayanan Tazminat Davaları :
-
- 6098 Sayılı BK. uyarınca istisnalar haricisinde hasta ile doktor arasındaki ilişki vekalet ilişkisi kapsamında değerlendirilmektedir. Zira hekimlik sözleşmesi adında özel bir sözleşme bulunmamaktadır. Yargıtay içtihatları ve genel doktrine göre hekim ile hasta arasındaki meseleler vekalet ilişkisine özel hükümlerle çözümlenmektedir. Bu ilişkiye göre Hekim Vekil ve hasta da Vekil Edendir. Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumlu olup, bu sorumluluk işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Buna göre, vekil, işçi gibi özenle davranmakla yükümlü olup, hafif kusurunda dahi sorumludur. Doktor da, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat deneylerine göre herkese yüklenebilecek olan dikkat ve özeni göstermek zorundadır.(13.HD.06.03.2003, 2002/13959-2003/2380) (İBD.2006/2-840) Bu kapsamda görevli mahkemeler yine Tüketici Mahkemeleri olacaktır.
- Konuyla ilgili Yargıtay kararında “Somut olayda; davacılar ile davalı doktor ve özel hastane arasındaki ilişki vekalet akdi niteliğindedir. Vekalet akdi, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanun kapsamına alınmış olup, bu tarihten sonra açılan davalarda, Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Nitekim bu husus 6502 sayılı yasanın geçici 1. maddesiyle çözüme bağlanmış durumdadır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.“(YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2022/5767 Karar Numarası: 2022/9263 Karar Tarihi: 07.12.2022)
Vekaletsiz İş Görmeye Dayanan Tazminat Davaları :
-
- Bu durum hekimin, hastanın izin ve onayını almadan tıbbi müdahale gerçekleştirmesi halinde söz konusu olacaktır. Örneğin hekim, acil servise gelen hastaya müdahalede bulunduğunda veyahut ameliyat anında hastada başkaca bir problem görüp müdahalede bulunduğunda, hasta ile hekim arasında vekaletsiz iş görmeye dayanan bir ilişki kurulmuş olur. Burada esasında “zorunluluk hali” söz konusudur. Hekim mesleki prensipleri gereği müdahaleden kaçınamamaktadır. Bu durumda da yine görevli mahkemeler kamu hastaneleri için İdare mahkemeleri, özel hastaneler için tüketici mahkemeleridir.
Kamu ve Özel Hastane Ayrımı :
-
- Kamu hastaneleri ve her türlü sağlık kuruluşları aleyhine tıbbi malpraktis ve hizmet kusuruna dayanılarak açılacak maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya görevli mahkeme İdare Mahkemeleri olarak düzenlenmiştir. Vakıf veya üniversite hastaneleri, aile sağlığı merkezleri, poliklinikler de bu kapsamda yer almaktadır. İdare mahkemelerinde açılacak tazminat davalarına “tam yargı davaları” denilmektedir.
-
- Yalnızca hizmet kusurundan ayrılabilen, doktorun kişisel kusuruna dayanan durumlarda özel mahkemeler görevli olacaktır.
-
- Doktorun sigorta şirketine karşı açılacak davalarda ise görevli mahkeme Asliye ticaret mahkemeleridir.
Doktor Hatası Kaynaklı Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?
Doktor hatası kaynaklı tazminat davalarında husumet belirlerken özel ve kamu ayrımı yapmak gerekmektedir. Kamu kurumlarında açılacak davalar doğrudan idareye veya sağlık bakanlığına yöneltilecektir. Özel hastanelere ve bağımsız çalışan doktorlara karşı açılacak davalar ise doğrudan ilgili doktora, hastane işleticisine ve doktorun mesleki sorumluluk sigorta şirketine karşı açılabilir.
Doktor Hatası Kaynaklı Tazminat Davalarında Dava Açma Süresi Nedir?
- Doktor hatası kaynaklı tazminat davaları için dava süreleri değişkenlik göstermektedir. Bu süreler, doktorun kamu veya özel sektöre bağlı olmasından hastayla olan sözleşme ilişkisine ve hatanın şekline göre değişmektedir. Kısaca özetlememiz gerekirse;
- Devlet hastanelerinde çalışan doktorlara karşı hizmet kusuru kaynaklı açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi, zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halükarda 5 yıldır. Bu süreler içerisinde ilgili idareye tazminat talepli başvuru yapılması gerekmektedir. Şayet ilgili idareden 30 gün içerisinde bir yanıt gelmezse idare başvuruyu reddetmiş sayılacak ve bu durumda dava yoluna gidilebilecektir.
- Özel hastane veya özelde faaliyet gösteren doktorlara karşı Haksız Fiile dayanan (Doktor ile hasta arasında bir sözleşme mevcut değilse) dava açma süresi, zararın öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her halükarda fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıldır
. - Doktor hatası esasında ortada mevcut bir vekalet veya eser sözleşmesine karşı bir aykırılığa dayanıyorsa, bu durumda dava açma süresi zararın öğrenilmesinden itibaren 5 yıldır.
- Vekaletsiz iş görme hallerinde ( hastanın izni olmadan yapılan işlemler ) ise dava açma süresinin 10 yıl olduğunu söyleyebiliriz.
- Son olarak hekimin hatası, kasta veyahut ağır bir kusura dayanıyorsa burada cezai sorumluluğun artacağını ve dava açma sürelerinin de bu kapsamda uzayacağını belirtmekte fayda görüyoruz.
Doktor Hatası Kaynaklı Davalarda Ne Kadar Tazminat Kazanılır?
Doktor Hatası Kaynaklı tazminat davalarında maddi ve manevi olmak üzere iki tür tazminata hükmedilmektedir:
- Maddi tazminat miktarlarının belirlenmesinde bilirkişilerce hazırlanacak raporlara göre iş gücü kaybı oranı, kişinin yaş durumu, aylık kazancı ve meydana gelen neticedeki kusur oranı gibi değişkenler önem arz etmektedir. Diğer tedavi ve ilaç masrafları, ulaşım ve konaklama masrafları, ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan zararlar şayet ölüm meydana geldiyse cenaze giderleri, destekten yoksun kalma tazminatı gibi kalemler maddi tazminat adı altında talep edilebilmektedir. Her somut olayda hesaplanacak maddi tazminat tutarı değişkenlik gösterecektir.
- Manevi tazminat miktarında belirlenecek tutar ise net bir formüle veyahut ortak bir ölçüye dayanmamaktadır. Mahkeme hakimi somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözeterek, kişi veya yakınlarında meydana gelebilecek manevi zarar boyutunu esas alarak hakkaniyete uygun bir miktara hükmetmektedir. Uygulamada, doktor hatası kaynaklı tazminat davalarında manevi tazminat miktarlarının 2024 yılı itibariyle ortalama 40.000 – 200.000 Tl arasında belirlendiğini söyleyebiliriz, kuşkusuz bu miktarlar da somut olaya göre farklılık gösterecek ve yine vefat halinde manevi tazminat miktarı da artacaktır. Maddi tazminat ve destekten yoksun kalma tazminatı ise detaylı izah ettiğimiz üzere ayrı teknik ve ölçütlerle hesap edilecektir.
Doktorun Hatası Sebebiyle Sigortasına Başvurabilir Miyim?
Doktor hatası kaynaklı tazminat alacaklarında herhangi bir başvuruya gerek olmaksızın doğrudan hekimin mesleki sorumluluk sigortasına karşı dava açılabilir. Hekimlik bünyesinde birçok büyük riski barındırmakta ve bu sebeple tüm dünyada itibar gören ve kutsal sayılan mesleklerin başında yer almaktadır. Hekimlerin hastalarına karşı dikkat ve özen yükümlülüğünü sağlamak, hastalarına doğru tedaviyi sunmak gibi asli görevleri vardır. Bu asli görevlere ilişkin yapılacak bir ihmalkarlık, hekimlerin kusura dayalı sorumluluklarını gündeme getirmektedir. Bu sorumluluk sebebiyle yukarıda izah ettiğimiz üzere zarar gören vatandaşlar, hekimler aleyhine cezai ve hukuki yollara başvurmaktadır.
Hekimlerin hukuki sorumlulukları kapsamında ise tazminat davaları görülmekte ve dava sonunda hekim hatalı görüldüğü taktirde zarar gören lehine bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmedilmektedir. Bu tazminat miktarları oldukça yüksek olup hekimler bu durumdan bir nebze olsun korunabilmek ve görevlerini yerine getirirken daha rahat hareket edebilmek için hekim sigortalarına tabidirler. Hekim mesleki sorumluluk sigortalarının yegane amacı hekimlerin mesleklerini icra ederken, görev ve yükümlülüklerini yerine getirmede hatalı uygulamaları sonucunda hastalarına verebilecekleri zararların tazmini ile ilgili maddi ve manevi zararları korumaktır, bu kapsamda malpraktis uygulamaları teminat altına alınmaktadır.
Dolayısıyla hekim hatalarından, hekimlerin mesleki sorumluluk sigortalarının sorumlu olduğu kabul edilmelidir. Hekim aleyhine girişilecek bir tazminat davası, herhangi bir başvuruya gerek olmaksızın doğrudan hekimin mesleki sorumluluk sigortasına karşı açılabilir. Bu durumda TTK gereğince görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleri olacaktır.
Bununla birlikte, dava açılmaksızın doğrudan hekimin bağlı bulunduğu sigortaya başvuru yapılarak poliçe limitleri dahilinde zararların tazmini talep edilebilir, başvuru olumsuz neticelendiği taktirde sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapılabilecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus hekimin bağlı bulunduğu sigorta şirketine karşı hem mahkemede hem de tahkim komisyonunda ayrı ayrı dava açılamayacağıdır. Bu durumda derdestlik gündeme gelecektir. Sigorta şirketinin “ihbar edilen” niteliğinde bulunan davalarda ise tahkim komisyonuna başvuru için bir engel bulunmamaktadır.
Doktor Hatalarında Bilirkişi ve Adli Tıp Kurulu Raporları
Malpraktis kaynaklı yürütülen soruşturma ve davalarda bilirkişi ve ATK raporları oldukça önem arz etmektedir. Bu raporlarda, hatalı tıbbi müdahalenin hastaya verdiği zarar incelenip, zarar ile iddia edilen kötü uygulama arasındaki uygun illiyet bağı irdelenmektedir. Uygulamada Adli Tıp inceleme raporlarında mesleki dayanışma gereğince hekimler lehine görüş bildirildiği sıkça görülmektedir. Bu durum, kusur sorumluluğunun belirlenmesine olumsuz etki ederek hasta yönünde mağduriyet yaratabilmektedir. Bu sebeple mevcut durum ve delillerin iyi değerlendirilmesi, gelen raporlara karşı beyanların sunulması gibi hususlar doktor hatası kaynaklı malpraktis davalarında önemli role sahiptir.
Ayrıca malpraktis davalarının çözümlenmesi, teknik incelemeye ve dolayısıyla bir hekim veya hekimler gözünden olayın irdelenmesine ihtiyaç duyulduğundan, mahkemece alınacak rapor ve görüşlerin yeterliliği, dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bir yargıtay kararında “O halde ilk derece mahkemesince; üniversite öğretim üyelerinden seçilecek gastroenteroloji uzmanı, hiatus hernisi ameliyatı konusunda tecrübeli genel cerrah ve göğüs hastalıkları uzmanından oluşturulacak bilirkişi kurulundan, dava konusu olayda davalı doktora atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, dosyadaki raporlar da mukayese edilmek suretiyle; açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.(YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2021/7761 Karar Numarası: 2022/2499 Karar Tarihi: 21.03.2022) denilerek yetersiz
Doktor Hatası Sebebiyle Ceza Davası Açılabilir Mi?
Vatandaşlarımızın oldukça merak ettiği konulardan biri de hekimlerin yanlış tedavileri nedeniyle ceza alıp almayacağı hususudur. İfade etmek gerekir ki hekimlerin yukarıda izah ettiğimiz hukuki sorumlulukları kadar cezai sorumlulukları da bulunmaktadır. Bu kapsamda hekim somut olay göre, taksirli veya kasten yaralama, taksirle öldürme veya kasten öldürme, çocuk düşürtme, kısırlaştırma, insan üzerinde deney, görevi ihmal suçlarından sorumlu tutulabilmektedir.
Bununla birlikte Kamu kurumlarında çalışan hekimler 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna tabi olduklarından, haklarında soruşturma yürütülebilmesi için öncelikle Mesleki Sorumluluk Kurulu’ndan soruşturma izni alınması gerekmektedir. Bu izin talebi kurul tarafından 60 gün içerisinde değerlendirilip yanıtlanmaktadır. Kurulun ilgili hekim hakkında soruşturma yürütülmesine izin vermediği durumlarda ise bu karara karşı şikayetçi veya cumhuriyet başsavcılığınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde itiraz edilebilecektir. Dolayısıyla, savcılığa konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduğunuzda öncelikle ilgili kuruldan soruşturma izni alınması gerekecektir; Soruşturma izni talepleri uygulamada 30 ile 45 gün arasında değerlendirilip sonuca bağlanmaktadır. Soruşturma izni verilmesiyle birlikte cumhuriyet savcısı gerekli soruşturmayı yürütecek ve nihayete erdirecektir.
Özel kuruluşlarda faaliyet gösteren veya bağımsız çalışan hekimler hakkında yürütülecek soruşturmada ise ayrıca bir idari izne ihtiyaç yoktur. Bu hekimler hakkında doğrudan soruşturma yürütülebilir. Fakat önemle belirtmeliyiz ki hekimin hangi alanda çalıştığı ve hangi kanuna tabi olduğu fark etmeksizin haklarında yeterli şüphe bulunmadan, söz gelimi hatalı tıbbi müdahalenin yapıldığına dair kuvvetli şüphe oluşmadan, kovuşturma aşamasına geçilmeyecek, hekim herhangi bir ceza baskısıyla karşı karşıya kalmayacaktır.
Estetik Operasyonu Hatası Sebebiyle Doktora Dava Açabilir Miyim?
Estetik operasyonları kaynaklı hekim hataları, uygulamada sıkça karşılaştığımız durumlardan biridir. Her ne kadar bu tarz operasyonların genellikle hayati nitelik taşımadığını söylemek mümkünse de bu sebeple bir zarara uğrayan kişilerde bedensel zararın yanında psikolojik boyutta da küçümsenmeyecek bir zarar meydana gelebilmektedir. Tıpkı estetik operasyonları gibi implant uygulamaları, protez takılması, botoks gibi işlemler de bu kapsamda değerlendirilmekte ve sağlık hizmetlerinin bir parçası olduğundan doktorların bu hizmetleri sunarken belirli standartlara uymaları zorunludur. Bu hususta meydana gelecek olası zararların tazmini için maddi ve manevi tazminat yoluna gidilebilmektedir.
Estetik cerrahlar, diğer tıbbi müdahaleleri gerçekleştiren hekimlerden farklı olarak sadece tedavi değil, aynı zamanda estetik bir sonuç da taahhüt ederler. Estetik ameliyatların sonucunda, hastanın beklentilerini karşılayan bir sonuç elde edilmemesi durumunda hekimlerin sözleşmeye aykırılık sebebiyle sorumlulukları söz konusu gündeme gelebilecektir. Estetik cerrah ile hasta arasında kurulan sözleşme bir eser sözleşmesi olduğundan cerrah belirli bir sonucun elde edilmesini taahhüt eder ve bu sonucun elde edilmemesi durumunda, hasta tazminat talebinde bulunabilir. Bu kapsamda estetik cerrahların ameliyat öncesinde hastayı yeterince bilgilendirmesi, olası riskler hakkında açıkça uyarıda bulunması ve hastanın rızasını tam olarak alması gerekmektedir. Estetik ameliyatların sonucunda hastanın beklentilerini karşılamayan bir durum ortaya çıkarsa, cerrahın bu durumdan sorumlu tutulması ve hastanın tazminat talep etmesi mümkündür.
Bu tarz ameliyatlar genellikle hasta ile hekim/hastane/klinik arasında bir sözleşme çerçevesinde gerçekleştirilmektedir; Bu sözleşmelerde hastaya, ödeyeceği bedel karşılığında bir eser ve eserin teslimi taahhüt edilmektedir. Hekimin meydana getirmeyi taahhüt ettiği eser dışında bir eser meydana getirilmesi halinde sözleşmeye aykırılık söz konusu olacak ve hastaların bu hususta tazminat talepleri gündeme gelecektir. Burada mühim olan hekimce taahhüt edilen ve mevcut sonuç arasındaki farktır; Aradaki bu fark malpraktis olarak değerlendirilir ve operasyondan sorumlu hekimlerce sözleşmeye aykırı hareket edildiğini ispat etmektedir.
Bir Yargıtay kararına göre “Davacının kolundaki dövmeyi estetik amaçla silmek için müdahalede bulunan doktor, aynı zamanda, izi tamamen yok etmeyi de, eser sözleşmesinin niteliği itibariyle taahhüt etmiş sayılır. Oysa, dosya kapsamına ve fotoğraflara göre, davacının kolunda eski durumu aratırcasına sağlıksız ve çirkin görünümlü yeni bir iz, cerrahî müdahalenin izi olarak ortaya çıkmıştır. Yapılan iş BK.nun 360. maddesi gereğince, kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı bir iştir…” denilmek suretiyle bu kapsamda görüş bildirilmiştir.
Önemle ifade etmek gerekir ki bu gibi durumlarda delillendirme oldukça önemlidir. Bir estetik ameliyatı geçirdiğinizde ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası ilgili bölgenin durumu, bu durumların karşılaştırılması, daha önce aynı ameliyatı geçirmiş kişilerin öyküleri, ameliyat yeri, ameliyatı yapan hekim, ameliyatın hangi şartlarda yapıldığı gibi durumların tespitinin yapılması gerekir. Bu delillere göre tazminat talepleri karşılık bulacağından, sürecin bu alanda uzman bir avukat ile yürütülmesi önemlidir.
Hemşireye Karşı Tazminat Davası Açabilir Miyim?
Hemşireye Karşı Tazminat Davası açabilirsiniz zira tıpkı hekimler gibi hemşireler de tıbbi uygulama hatalarından sorumlu tutulabilmektedirler; Bu kapsamda herhangi bir ayrım olmasa da hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının(örneğin ebe) doktordan gelen talimatla sağlık hizmetlerinin sunulmasına yardımcı olduklarını göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Çoğu zaman doktor tarafından gelen bir talimatın doğruluğunu hemşire mesleki bilgisiyle onaylayacak durumda olmamaktadır, bu durumda gelen talimat yanlışsa burada hemşirenin kusurundan söz edilemeyecektir. Fakat doktor tarafından doğru bir talimatı yanlış uygulayan hemşirenin bizatihi sorumluluğu doğacaktır.
Ülkemizde malpraktis davalarının ortalama %10-15’i hemşirelere, %3-5 Ebelere karşı açılmaktadır. Sonuç olarak, somut olaya göre hekim dışındaki sağlık çalışanlarının da sorumluluğu ve dolayısıyla tazminat ödeme yükümlülüğü söz konusu olabilecektir.
SONUÇ olarak ifade edelim ki hekimin veya diğer sağlık çalışanlarının sorumluluğu ancak ve ancak hatalı tıbbi uygulama sebebiyle gündeme gelecektir. Bu kapsamda malpraktis ve komplikasyon ayrımını iyi ayırt etmek gerekmektedir. Bir ameliyat sonrasında %2 ihtimal dahilindeki komplikasyon gerçekleşse dahi, bu durum önlenebilir değilse ve hekim bu konuda özen yükümlülüğünü yerine getirdiyse zarardan sorumlu tutulamayacaktır. Hekimlik doğası gereği riskli bir iştir ve bir durumun ön görülmesi onun her zaman önlenebileceği anlamına gelmemektedir.
Malpraktis Kaynaklı Tazminat Davalarında Örnek Kararlar
“Somut olayda …’in down sendromlu olarak dünyaya geldiği ve %100 oranında malul olduğunun belirlendiği, yaşı ve maluliyet durumuna göre hayat boyu bakıcıya ihtiyaç duyacağı, dolayısıyla davacı anne ve babanın da çocukla birlikte ömür boyu bu sendromun getirdiği zorlukları birlikte yaşayacakları, sürecin ağır ve meşakkatli bir süreç olduğu bu durumun çocuk yanı sıra anne ve babada da ciddi bir travma yarattığı, sigortalı hekimin ağır kusurlu olduğu, davalının sigortalısının kusurundan kaynaklı bu zarardan da poliçe limitleri dahilinde sorumluluğunun bulunduğu sonucuna varılarak davacıların manevi tazminat istemlerinin de kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. İstanbul BAM nin 2021/60 E.2022/350 K.sayılı kararı uyarınca hükmedilen tutarlara avans faizi yürütülmesi talebi de uygun bulunarak davanın arttırılan hali ile kabulüne, davacı … için 720.000,00 TL maddi tazminat, 40.000,00 TL manevi tazminat, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminat ve davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 800.000,00 TL’nin davalı taraftan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,“(İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ, 2020/543 Esas – 2023/202 Karar)
“O halde mahkemece; davacının kaşektik yapısının olaya etkisinin, aydınlatılmış onamının ve davalılar tarafından gelişen komplikasyonu da kapsar biçimde gereken özenin gösterilip gösterilmediği hususunun değerlendirilebilmesi için alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken, yeterli açıklamayı içermeyen raporun dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.”(YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2021/8177 Karar Numarası: 2021/13668 Karar Tarihi: 27.12.2021)
Kahramanmaraş Tazminat Avukatı Nasıl Bulunur?
Kahramanmaraş ili sınırları içerisinde Tazminat Hukuku alanında çalışmalar yürüten bir Tazminat avukatı arayışı içerisindeyseniz, Kahramanmaraş Barosu levhasından ad ve soy ad ile sorgulama yapabilirsiniz. Bununla birlikte hangi avukatın hangi alanda çalışmalar yürüttüğü bilgileri Baro levhasında bulunmadığından, internet üzerinden daha detaylı bir araştırma yapmak bu konuda faydalı olabilir.
Doktor hatası sebebiyle tıbbi malpraktis davası izah ettiğimiz üzere kapsamlı titiz bir incelemeye ve delillendirmeye muhtaç bir dava türüdür. Bu sebeple hak kaybına uğranmaması açısından profesyonel bir Tazminat Avukatı tarafından titizlikle takip edilmelidir.
Tazminat Hukuku alanında yer alan diğer yazılarımıza ulaşmak için tıklayınız.
Bu makale ve içeriğindeki tüm yazılanlar, yazarın telif hakkı koruması altındadır. Yazarın yazılı izni olmaksızın bu makalenin herhangi bir bölümü, elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka herhangi bir yöntemle kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz veya saklanamaz. İzin alınmadan yapılacak her türlü kullanım, telif hakkı ihlali sayılacak ve yasal işlem başlatılacaktır.
Tüm hakları saklıdır. © 2024, Av. Buğra Topaktaş